Türk sinemasının hafızalara kazınan ismi Kadir İnanır, bu kez kendi hayatının başrolünde. Yönetmenliğini Hüseyin Karabey’in üstlendiği “Kuzeyden Gelen Adam” adlı belgeselin ilk gösterimi Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşti. Gösterim, 44. İstanbul Film Festivali kapsamında yoğun ilgiyle karşılandı.
Ancak belgeselin kahramanı olan Kadir İnanır, sağlık sorunları nedeniyle galaya katılamadı. Yönetmen Karabey, usta sanatçının iyileşme sürecinin olumlu ilerlediğini belirterek, “Bugün burada olmasa da kalben bizimleydi” dedi.
BELGESEL, KİŞİSEL ARŞİVDEN BESLENİYOR
Yönetmen Hüseyin Karabey, Kadir İnanır’la 2011 yılında Jülide Kural aracılığıyla tanıştığını ve kısa sürede aralarında dostluk geliştiğini belirtti. Belgeselin önemli bir kısmının, İnanır’ın kişisel arşivinden alınan özel belgeler ve görüntülerden oluştuğunu vurgulayan Karabey, “Adeta bir hazine sandığını açtı” ifadesini kullandı.
Arşivin dijital ortama aktarılması da projenin temel hedeflerinden biri.

“HİÇBİR GÜCÜN KARŞISINDA BOYUN EĞMEDİM”
Belgesel, yalnızca bir sanatçının kariyerini değil, aynı zamanda bir halk figürünün duruşunu da anlatıyor. Kadir İnanır, belgeselde yer alan bir bölümde şu sözlerle dikkat çekiyor:
“Ben bir Türk sinema sanatçısıyım. Bu halkın içinden geldim. Benim tek mücadelem var: Halkımı ezdirmemek. Hiçbir gücün karşısında boyun eğmedim. Eğmeyeceğim. Onların yazdığı tarihi değil, halkın yazdığı tarihi anlatacağım.”

“BENİM YOLUM SOKAKTAN GEÇER”
İnanır’ın sinema anlayışı belgeselin merkezinde yer alıyor. Sanatı yalnızca estetik bir araç değil, aynı zamanda toplumun sesi, vicdanı ve hafızası olarak gören usta oyuncu, halkla kurduğu bağa şu sözlerle değiniyor:
“Ben Karadeniz’in hırçın sularını da bilirim, Diyarbakır’ın sıcağını da... Mahalle aralarında, çarşı pazarda halkla iç içe oldum. Benim yolum sokaktan geçer. Benim sözüm, halkın yüreğinde yankı bulur.”

“BARIŞTAN YANA OLDUM”
Belgeselin dikkat çeken bölümlerinden biri de, Kadir İnanır’ın yer aldığı “Akil İnsanlar” süreci. Sanatçının bu süreci üstlenme nedenleri, ideolojik arka planı ve karşılaştığı toplumsal tepkiler tüm açıklığıyla ele alınıyor. Belgeselde İnanır şöyle konuşuyor:“Sadece sanatçı değil, bir yurttaş, bir Anadolu evladı olarak oturdum o masaya. O süreçte çok yer gezdim. Karadeniz’den Güneydoğu’ya insanların gözlerinin içine baktım. 'Bu ülke barışı hak ediyor' dedim. Eleştirildim ama inandığım yoldan dönmedim. Çünkü barış için susanlar, savaşın tarafı olurlar. Ben hep barışın yanında durdum, duracağım.”